Kayıtlar

Nisan, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Umut her zaman vardır

Resim
Ümitsizlik öyle batak ki düşersen boğulursun Azmine sımsıkı sarıl bak, ne olursun. Mehmet Akif Ersoy İnsanın hayatta kalabilmesi umuda bağlanmış sanki. Yoğun bakımdaki hastaya doktorun ' umut yok ' dediği anda artık o hasta için hayatta kalma şansı kalmıyor. Aynı, anne karnındaki bebeğin sakat doğacağını düşünen birisinin ' bu çocuğu aldırın ' demesi gibi. Ama her zaman umut vardı, sadece birileri onun üstünü örtmek istedi, aynı güneş ışıklarını kara bulutların engel olması gibi. Gece olsa da güneşin olmadığını kimse inkar edemez. Sadece senin o umut güneşini gidip bulman gerekiyordu. Onun için Nazım Hikmet Ran ' Güneşi İçenlerin Türküsü 'nde Akın var, güneşe akın! Güneşi zaptedeceğiz, Güneşin zaptı yakın! demiş. Güneş doğmuyorsa, güneşin doğduğu yerlere akın etmek lazım. Ya birilerine umut olmalı ya da umut dolu yerlere akın etmeli. Hani üç aylık ömrü kalmış bir kanser hastasının kanserden kurtulma iradesini duyunca, başka bir kanser hastasına nasıl

Ankara Yazı: Veda Mektubu ve 12 Eylül

Resim
Ankara'nın yazı sıcaktır ama gölgede serindir. Ankara Yazı: Veda Mektubu filmi de öyle. Sıcak bir mahallede geçiyor ama gölgede kalan konular insanın üşümesine sebep olabiliyor.  2016 yılına ait olan filmin yapımcılığı TRT'ye ait. Film, 12 Eylül darbesinin ardından ilk idam edilen 'ülkücü' Mustafa Pehlivanoğlu'nu idama götüren olayları konu alıyor. İşte bu olaylar silsilesi insanı üşütüyor, hani rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ' beton çok soğuk, üşüyorum ' dediği gibi.  Kısaca filmdeki hikaye şu şekilde: Bir Ramazan akşamı, Mustafa Pehlivanoğlu'nun oturduğu mahalledeki 'solcu'lara ait kahvehane, üzerinde kurt resmi olan bir araçtan inen tanınmayan kişilerce taranır. Tarihe 'Balgat Katliamı' olarak geçen bu katliamın faillerini arayan polisin elinde sadece elle çizilmiş robot resim vardır ve o da Mustafa'ya benzemektedir. Mustafa, ülkücü camiaya bağlı bir genç olduğu için hemen sorguya alınır, günler geçen işkence sonund

Kalbim egede kaldı

Resim
Yareme tuz diye yakamoz bastım Tek şahidim aydı Bir elimde defne Bir elimde sevdan Kalbim egede kaldı  Yukarıdaki dizeler 'Bir Deli Kızın Türküsü'nden. Kalbinin egede kalmasına sebep neydi acaba? Asırlar önce Kral Aigus'un bir yanlış anlaşılma üzere intihar etmesi gibi birşey miydi? Hani, kralın oğlu Theseus Girit Adasındaki öküz başlı canavarı öldürüp dönerken gemisine beyaz yelken çekmeyi unutunca, babası 'oğlumun başına birşey mi geldi' deyip kendini bugün Ege Denizi diye adlandırdığımız denize atmıştı ve o gün bugün bu bölgeye 'Ege' diyegelmişiz. Halbuki, Gazi Mustafa Kemal 1 Eylül 1922'de Dumlupınar'da " Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz. İleri " diyerek Ege Denizini göstermişti. 1803'te Osmanlı'da basılan ilk Türk Atlasında Anadolu Denizi denilmişti ama orası 'Ege'ydi. Ege insanı lodos rüzgarına benzer, baharın habercisidir, karları eritir. Rahat insanlardır. Çok dert etmezler, dünyayı dert etmezler, belki ondan

Muğla, eskimeyenlerin şehri....

Resim
Muğla, eskimeyenlerin şehri. Eskinin eskimek için sebep bulamadığı şehir. Bir yanda 'çökertme'si bir yanda 'ormancı'sı. Bir yanda 'yoğortlu böber'i, bir yanda 'bölürce eşilemesi'si. Bir yanda 'kuzu göbeği', bir yanda 'top tarhana'sı. Gelenksel şehir Muğla. Geleneğine bağlı Muğla. 'Kıyı'da 'köşe'de Muğla. Oğulları Bodrum'un, Fethiye'nin, Marmaris'in gölgesinde kalan büyükbaba Muğla . Büyükşehir Muğla. Hem de ne büyük şehir, kendi küçük gönlü büyük şehir. Aman da karanfili saksılarda kuruttu Suyunu billurlarda durulttu Aman da ben yari görmeyeli unuttum Aman da aman yaylada bülbül ötmesin Benim de yarim şu Muğla'dan gitmesin * Muğla Zeybeği türküsünden * Fotoğraf, Muğla merkezdeki pazaryerinin girişinde çekilmiştir.

İnsan bu hayatta yolcu...

Resim
YOLLARDA BULURUM SENİ TAKVİMLERDEN ÇALARIM SENİ... Yoldur insanı bir yere götüren. Yoldur insanın niyetini belli eden. Yol insan için bazen araçtır, bazen amaç. Araçtır çünkü, amacı için onu kullanır. Gideceği güzergahı 'yol' gösteriyordur. Bunun dışında yoldakilerin bir önemi yoktur. Sağından solundan geçip giden farklılıkları görmek gibi bir niyeti yoktur. Sadece amacı gideceği yere varmaktır. 'Yol'u ezip geçer. İnsan unutmuştur, halbuki gideceği yere yoldur götüren. Ulaşmak istediklerine yol ulaştırmıştır. Hiç mi yoktur yola, yoldakilere vefa. Vefa semtine gitmek için bile yol gerekirdi. Dağ ne kadar yüce olsa bile üstünden ancak yol aşardı. Amaçtır çünkü, insan için herşey yoldur. Onsuz yapamayacağını düşünür. Herşey anlıktır. Vardığında karşılaştıklarının bir önemi yoktur. Yolun sonuna geldiğini ancak gidecek takati kalmayınca anlar. Yol amaç olmamalı, araç da olmamalı, o zaman insan için yol ne olmalı? Bu sorunun cevabını Mevlana şu şekilde veriyor: Bir yol varsa

İnsanın anlatacak birşeyi her zaman vardır

Resim
İnsanın her zaman anlatacağı birşeyi vardır. Bazen anlatacaklarını anlatamaz, söyleyeceklerini söyleyemez, söylemek istemez, içine atar, 'o iyi olsun da ben iyi olmayayım ne olacak ki' der. Yıllar sonra, 'onlar' seni anlatmadıklarınla başbaşa bırakır. Ve insan denilen binanın boyaları dökülmeye başlar, tahtalarından sesler gelmeye başlar. Yılların yükünü kaldıramaz hale gelir. Sonunda bina sakinleri ya binayı tamir eder ya da binayı terk eder. Terkedilen bina, ya ruhsuz bir insana ya da ölmüş birine benzer. Ruh özgür olmak ister, yük almak istemez. Balon gibi yükselmek ister. Özgür olmak istersen konuş, söyle, yüklenme fazla kendine. Ama içten ol, başkası olma. Sonuç olarak, ruh elbet bu binayı terk edecek ama geride bir çökmek üzere olan binadan gitmek zorunda kalmasın. Halk sosyologlarından biri ayaktaki yolcuları görerek der ki: " Üzerime fazla gelmeyin zaten dolmuşum. " * Fotoğraf, Alaşehir'de Cumhuriyet Caddesinde çekilmiş eski bir binaya aittir.

Hayat bir tren istasyonu...

Resim
Hayat bir tren istasyonu. Biletin varsa ne zaman gideceğin belli Ya kaçırırsan. Ya da biletin yoksa nereye gideceksin. İhtimaller içindeki insan. Karar vermek isterken kâr-zarar ilişkisinde boğulan insan. Sayısalcı sözelci diye ayrılan insan. Sağ beyni ile sol beyni arasında kalan insan. Azı karar çoğu zarar diyen insan. Peki az ve çok; neye göre, kime göre. Bu istasyona elbette herkesin beklediği tren gelecek. Kimine göre erken kimine göre geç. Makiniste göre ise tam vaktinde. Onun için ister acele et ister bekle, ' o tren birgün gelecek '. Herşeye rağmen beklemek özlemekten güzel be kardeşim... * Fotoğraf Manisa Salihli garında çekilmiştir.